Duygularım Beynimi Hamile Bırakıyor.

    Kısa bir yürüyüşe çıkayım istedim ve koyuldum yola, baktım ki kendi özüme doğru bir yol tutmuşum farkında olmaksızın.  Muamma kargaşaları içinde geçmişimden günüme açılan bir delikten derinliklere dalar gibi yolumu arıyorum. Nedenler, nasıllar derken iliklerime kadar indiğimi görüyorum ki; tutunabildiğim sadece ve sadece kaderime düğümlenmiş iplere asılmışlığımdan başka birşey de değil üstelik. Zihnimde çınlayan sesler, yaşama ve sevgiye dair attığım düşünsel turlar.... Galiba kendimi yeniden keşfediyorum....

    Sızan, uzak bir ışık var  penceremden içeri ayrıntılarını zorlukla yakalayabildiğim. Neşesini, kırılgan suskunluklarını tanıdığım; izdüşümsel gölgelerinde içimi okşamayı hala başaran kadifemsi bir dokunuşmuşcasına hissettiğim bir okşama gibi düşüyor çıplak omuzlarıma hüzmeleri birer birer. Ilık bir esinti avuçluyor yüzümü; tanıdığım, bildiğim kokular salıyor içime, nefesine doyamadığım bir sevgiliymişcesine. Kulağıma hatıralar fısıldıyor. Biraz şaşkın, biraz ürkek fakat hayranlık içerisinde kendimi bırakıyorum estikçe. İçimde unutulmaz hazlar bırakmayı başarabilen, beni benden alıp götüren bir öpüşme seremonisi sarıyor diken diken olmuş bedenimin tüylerini.  Çok heyecanlıyım çok....

    Bayramlıklarını başucuna alıp yatmış bir çocuğun mutluluğunu kendime hediye etmiş gibiyim  çıktığım bu yürüyüşte ve sıkıcı gevezeliklerimi dahi görmezden geliyorum. Öyle kaptırmışım ki gözlerim kapalı izlerken kendimi; küçük jestleriyle bir şeytan dürtüsü kur yapıyor, çocuksu muzipliklerim geliyor aklıma yapıp yapıpta sonrasında arkamı dönüp, ellerimi cebime koyup, büzülmüş dudaklarımla kaçar adım ıslık çaldığım günlerdeki gibi adeta. Bir yerde oturup soluklanıyorum hayatımın bu enteresan karşılaşmasıyla. Birlikte sessiz düşünüyor, sessiz paylaşıyoruz beni ben yapan, iz bırakmış detayları. Birbirimize sorular soruyor, cevaplar veriyoruz sırayla ama eminde sonunda her ikimizinde çok sevdiğinden midir nedir sessizliğimiz en anlamlı cevabımız oluyor.

    İlerledikçe bir deniz kıyısına varıyor; o güzelim yosun kokusunu içime çekerek seyre dalarken engin suların ufuğunu, gün batımını kovalayan martılar buruyor biraz içimi. Bahsetmiş miydim bilmem çok severim martıları. Neyse; o konu da ayrı bir hikaye. Ayaklanıp devam ediyorum. Biraz ilerlediğimde; yıkıldı yıkılacak salaş bir asma çardağının arkasına gizlenmiş meyhanede buluyorum kendimi. Havadar bir köşesinde çöküveriyorum iskemleye, masama iki kadeh alarak deminde seyrüsefer eylerken ben; içli bir vihavend tanbur taksimi süzülüyor gözlerimden, acılarım doluya tutulmuş bir Arap Lalesi gibi dökülüveriyor göz çanağımdan kadehimin dibine. Farkediyorum ki duygularım beynimi hamile bırakıyor.

En değer verdiğiniz şeyler düşündüğünüzden bile daha yakındır...

Hakan Polat.



Yorumlar