Doğa Ağlıyor



Gelişen ve küreselleşen dünya düzeninde son yıllarda sıkça kullanılan bir tabir var “insan odaklı”… Evet insanoğlu yerküredeki en olağanüstü canlılardan biri; zira konuşup tartışabiliyor, düşünüp uygulayabiliyor. Yaradılış gereği en donanımlı canlı ve besin zincirinin tepe noktasında ama söylemde. Tasdik edip, eylemde uymadığımız öyle çok şey var ki bizi tüm dünyada en büyük suçlu yapan.


İlahi olsun, olmasın tüm dinlerde ve öğretilerde yeryüzü canlıların yegane barınağı ve sığınağı.Yuva dediğimiz dünyamızın hayrete düşürecek düzeyde bir işleyişi var. Manyetizmadan, atmosferik koruma kalkanımızdan tutun da en küçük mikroorganizmaların küresel çapta başarılı faaliyetlerine kadar. Kainatın tıkır tıkır işleyen muhteşem düzeneği içerisindeki bizim yerimiz ne peki? Bu işleyişe sunduğumuz katkı ne?


İnsanoğlu “agu” deyip konuşmaya başlamadan önce bile bir sosyal koruma alanı geliştirmişti. Bu sayede kabile ve toplu yaşam kavramı oluşmuş, çevresini incelemiş, irdelemiş ve sistemin tepe noktasına konuşlanmıştı. “İhtiyaç” adını verdiğimiz kavramı ciddi anlamda algılamaya başladığımız tarihten bu yana bu kavramın bizlerde nasıl bir algı problemine neden olduğunu göremedik. Bir bitki ihtiyacından fazla su kullanmaz, ihtiyacından fazla oksijen tüketmez aksine eko sisteme ihtişamlı bir katkı sunar keza bir hayvan da öyle… Ne varki sadece ve sadece biz insanoğlu herşeyi arsızca tüketiyor, ihtiyacımız dışında kullanımlar ile küresel bir çöküşü hazırlıyoruz.


Geçmişin geleceğe mirası olan fauna ve flora adını verdiğimiz bizim dışımızda kalan tüm canlı biyolojik zenginlikleri adeta hiçe sayarak yaradılış felsefesine zarar verdiğimiz kadar, bir anlamda da yardana da kafa tutuyoruz ki üstelik en inançlı olanlarımız dahi bunu yapabiliyor.

Evimizi pırıl pırıl temizlerken hiç birimiz doğanın bir köşesine bırakılmış yada bıraktığımız çöpü almıyor, temizlemiyoruz. Mesire alanları, ormanlık alanlar, deniz yada göl kıyıları başlıca vakit geçirmekten haz aldığımız bölgeler ve gelin görün ki bizler bu alanlardan çekildikten sonra hiçbiri evimizin bir köşesi gibi değil.


Sanırım “ihtiyaç” kavramını yanlış algıladığımız gibi “ahlak” ve “utanma” kavramlarını da yanlış anlamış bir kitle oluvermişiz tarihin bir yerinde.


Bir zincirin ilk yada en öndeki halkası olmak değil; zincirin tüm halkaları ile birbirine bağlı olmaktır güç. Yüzünüzü güldüren, mutlu anları yaşamanıza sebep olan ne varsa geldiğinizde; bilin ki hepsi ağlıyor gittiğinizde…HKNPLT

Yorumlar

Yorum Gönder