Osmanlı devletinin ömrü kadar uzun bir geleneği vardır ki o
da; Osmanlı Hanedanı’nın ilim, kültür ve sanata dair beslediği büyük ilgi ve
meraktır. Saray ailesinin diğer mensupları kadar Osmanlı sultanlarının Türk
musikisine olan yakınlıkları bugün bile beğeniyle dinlenen eserler kazandırmıştır
kültür repertuarımıza.
O dönem kültürümüze yerleşen İslam gelenekleri erkeği ve
kadını farklı mekan koşullarında yaşamaya zorlamış olması nedeniyle kendi
eğlencelerini yaratmak zorunda kalan Osmanlı Kadını da tarihe damgasını vuran
bestekarlar yetiştirmiş; kadını ve erkeği ayrıştıran geleneklere rağmen hanedan,
cariyeleri ve yetenekli kızları musikiye teşvik etmiştir. Günümüzde dahi pek
çok Avrupa ülkesinde kadın bestekarlara kapılarını kapatan orkestralar olduğunu
düşünürsek Osmanlı kadın bestekarlarının eserlerini kısıtlamasız ve özgürce
sergileyebilir olması bugün bizlere bile yanlış öğretilerle aksettirilen Harem
olgusunun dışında Osmanlı geleneklerinde kadının özel bir yeri ve değeri
olmasından kaynaklanmaktadır.
Osmanlının toplumsal yapısı sadece saray ve hanedanlık
mensuplarını değil; seçkin olan, olmayan, Türk ve Müslüman olmayanların da "biz
de varız” diyebilecekleri bir uğraş, bir eğlence ve bir sanat dalı olarak
musiki ile uğraşmalarına olanak tanımış; Türk Musikisinin böylesi bir geniş
temele yayılmasına ve tüm sanatlar arasında zirveye çıkıp geleneksel müzik
hafızamıza kayıt ve kaynaklar bırakmasına neden olmuştur.
Hanedanlık Türk Musikisine kattığı değerin yanı sıra;
Allegro, Schottische, Polka, Polka-Mazurka, Waltz, Galop, Kadril ve marş formlarında bestelerle
de Klasik Batı Müziğine de etki etmiştir. Bu anlamadaki en belirgin besteler
Sultan V.Murad tarafından yapılmıştır. Sultan V.Murad’ın piyanosu başında bestelediği yüzlerce eser
günümüzde de kulaklarda hoş bir tını bırakmakta. Kendisi gibi iyi bir bestekar
olan kız kardeşi Refia Sultan’a yazdığı
bir mektupta en büyük eğlencesinin tarih okumak, piyano çalmak ve nota yazmak
olduğundan bahseden Sulltan V.Murad tahta geçmesinin ardından 93 gün sonra
tahttan indirilir ve hapsedilir. Bugün büyük bir kısmı İstanbul Üniversitesi
Nadir Eserler Kütüphanesinde sergilenen pek çok eserini de hapis hayatı sürdüğü
sırada yapmıştır. Geçtiğimiz Mayıs ayında Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin
sahneye koyduğu ve dünya prömiyeri yapılan V. Murad balesi Türk müzik tarihinde
bir ilk olarak yerini almış ve padişahın hayatı kendi bestelerinin de
kullanıldığı bir partisyon olarak beğeni kazanmıştır.
İşte bazı örneklerle Osmanlı Hanedanı
Fethi Bağdat ve Hüseyni Peşrev – Şah Murad
Kar-ı Mehveş, Ey gaziler yine yol göründü III.Selim
Kürdi Peşrev Sultan Korkut
Nihavend Saz Semaisi Gazi Giray Han
Invitation to the Waltz D minor, Ey Nevbahar-ı hüsnü an ve Hicaz Sirto
Sultan Abdülaziz
Hüsnüne olma mağrur ve Bulsun ikbal devletin II. Mahmud
Hicran ile dil hastasıyım, Fikri hülyası bütün serde geçer
VI. Mehmet (Vahdettin)
Uşak Peşrev I. Mahmud
Ateş gibi bir nehir akıyordu Cavide Hayre Hanım
Ey afıtabı bezm-i nur , Esma Sultan
Gizlice şaha buyur, Adibe Sultan
Fa minör/major Refia Sultan
Dinlemekten oldukça keyif aldığım birkaç eseri de bu vesile
ile sizlerle paylaşmak istedim. Sevgiyle kalın, hayatın tüm melodileri sizlerle
olsun.
Hakan POLAT
Yorumlar
Yorum Gönder