Soru yorum…
Umut dediğiniz şey; kimi zaman gerçekleşme hayalini pekte
umursamadığınız düşlerden ibaret olmuyor mu? Peki ya sevgi? Yada o; hani hiçbir
tedaviye cevap vermeyen en kronik hastalığınız? Hayat akıp giderken kocaman bir
gizli sorular zinciri de içinizde halka halka büyümüyor mu? Hani o cevabını
aslında bulduğunuz ama o cevabı bir sorunsal soru halkası yapıp da zincire
eklediğiniz, biraz karanlık kelimeler yani. Karanlık dedim de aklıma geldi,
küskünlükleriniz olduğunda ışığınız sönüp; siz de kararmıyor musunuz yahu?
Vallahi ne yalan söyleyeyim,
bende oluyor. Geri kalan her şeyi unutayım da; insan olduğumu
hatırlayayım diyorum kendi kendime ve lakin çevreye bakıp ne kadar az insan
olduğunu gördüğümde de ışıkları yakasım gelmiyor. Biliyorum az konuşup, çok
düşünüyorum ve buna rağmen nedense ellerim hep değneğin o iki malum ucunda.
Ortası yok mu bunun be, her birimiz bir Şems olamayız ki geri dönüp bakalım
nereden geldiğimize, ki üstelik önümüzü de göremiyoruz. Kimi nefsin peşinde, kimi
nefesin, kiminin avuçları dua ’ya açılıyor, kiminin ki avuç içi mutluluklara.
Bazen düşünmekte en az nefret kadar yoruyor be arkadaş. Hele ki; en kötü hikayeni
kimi zaman en güvendiğin, en sevdiğin insanlar yazıyorsa. Diyorum ki bazen
kendi kendime “ulan biraz maço olayım ve hatta biraz da şiddete meyilli. Kır,
geçir herkesi, tüm canını yakanları, içini ve gözlerini kızıla boyayanları”…
Olmuyor tabi… İnsan tarafım aklıma geliyor ve yine sevgiyi düşünüyorum,
sevilmeyi. E yani sevişmek de aklıma gelmiyor değil hani, bak işte tam orada
yine insan olmayı unutuyorum… Evet yani; kimince trajik yada komik, ne
yapabilirim ki; tezahür ettiğim aşkın daha yüzde ellisini bile yaşamadım. Güzel
şeyleri sona saklamayı seviyor muyum ne.
Ve o’na…
Bütün güzel günlerim; gecenin karanlığında ve sessizliğinde
başlamıştır hep ve bil ki içmişimdir o akşam, kafam hafif dumanlı, gönlüm
çakır. Ya bir deniz kenarındayımdır yada dağ, bayır. Ya yakamoza dalmışımdır,
ya yıldızları saymışımdır ve lakin hep sigaramın dumanındaki resminde
kaybolmuşumdur be. Yıldızlarda bulmuşumdur hep o hafif şehla gözlerinin
parıltısını ve gün; yanakların gibi kızararak doğmuştur ruhuma. Yokluğun hemen
yanı başımda olsa da; gözlerinden şakaklarına uzanan o kıvrımdan öper gibi
girmişimdir yarınlara hiç soluksuz.
Çok dağıttım kimi zaman farkındayım ama kendimle seni
konuşurken; hiç diğer yanıma kızmadım, hiç sövmedim o tarafıma. Hakikaten sevgi
ilahi bir dilmiş be güzelim; en kötü yanım bile tutulmuş meğer soldan
soldan. Desene; kim, hangi yürek dayanır
bu sevdalı türkünün melodisine, verilmiş sadakam varmış da kapılmışım
rüzgârına. Rüzgar dedim de hatırlat bir ara; kuzey rüzgarıyla, güney rüzgarının
aşk hikayesini anlatayım, yağmur, kar nasıl yağıyor anlatayım. Dilim damağım
kuruyana kadar efsaneler, hikayeler anlatayım, bırak destanlar yazmaya razıyım
yeter ki; iki satır ses, bir nefesle yanımda ol. Artık birlikte uyanmak gerek
yarına, gümüşe çalınmış saçlar dökülmeden alına… HKNPLT
Yorumlar
Yorum Gönder