Yaşam




Yaşam… Evrenin en büyük sırlarından biri; nerede,  nasıl başlar, nasıl şekillenir, nelerle değer bulur ve devam ettiği sürece bizlere neler katar, öğretileri nedir gibi daha birçok soruyu, sorguyu içinde barındırır. Yaşam… Üzerinde hiçbir tutamacı, dayanağı olmayan, en deli dolu salıncak ve bizler daha yürürken bile düşmeyi öğrenmemişken oturtuluyoruz üzerine. Çocuk yaşlarda başlıyoruz o salıncakta git gelleri öğrenmeye.  Yaşam… Kalabalıklar arasında yalnız bırakıldığımız; tecrübe edenlerin bile kimi zaman bizleri bir başına bırakarak, düşe kalka öğrenmemizi istedikleri gizem dolu bir serüven. Yaşam… İnsanlıklarımızdan sakınılmak zorunda bıraktırılan koşulsuz kabullenişlerin tutuk evi. Çevremizde bizi kudretli kılacak değerlerden çoğu zaman uzak tutan yada uzaklaştırma eğilimine iten; adeta kasıtlı oluşturulmuş kısıtlamalar zinciri. Yaşam… Gerçeklikleri saptırılmış duyguları, istediğinizin üzerine çok kolay yükleyebileceğiniz,  yanılgı yansıması oluşturabileceğiniz içli dışlı bir bükey ayna.

Yaşam… Sebeplerin kaçınılmaz sonuçlara dayandığı deterministtik bir sistem.  Yaşam… Nedenselliklerini asla öğrenemediğimiz ve dolayısıyla işleyiş biçimini de kavramakta zorlandığımız ama sürekli doğrusal mantıkla açıklamaya çalıştığımız, tüm renkleri göz ardı ederek siyah ve beyaz kavramlarıyla doğruyu, yanlışı ilişkilendirdiğimiz, sebepleri doğuran kriterlerin sonuçları nasıl etkileyeceğini görmekten kaçındığımız yada göremediğimiz çetrefilli bir yol.

Tüm sosyal, felsefi ve dini öğretilerin bile çarpıtıldığı; evraka! evraka! haykırışlarının bile bilim yoluyla bize anlatmak istediğini görmezden geldiğimiz kaotik bir bilmece yaşam. Aslında işin özü insan, yaşamsa; insanın bahanesi ve tüm reel gerçeklerin öğretisi. “biz ışığı nasıl görmek istiyorsak, ışık kendisini bize öyle gösterir.” İnsan ile yaşamsal değerler arasında ilişki kurarken; hiçbir insanın olası gerçekliklerini sorgulamayız kendimizde ve kendi nedenselliklerimizle onda görmek istediğimizi ararız. Hatalarına sebebi olmayan sonuçlar, doğrularına sebeplerin sonuçları etkilemediği anlamlar katarız. Onu o şekilde görmek istediğimizdir nedeni. “Şu olduysa; sebebi kesin bu dur.”  gibi deneysel bir garipseme yanılgısı yani.

Yaşam… İmkansız keyfiyetler ile gerçekleri vurgulamaya çalıştığımız; darası alınmamış ifadeler kefesine, ağırlığı tahmin bile edilemeyen eylemleri yükleyip, üstelik yer değiştirip tartmaya çalıştığımız ve doğruluğu algımız kadar ölçebilen bir kantar. Toplumsal ahlak dinamiğinin hangi noktada, nasıl bir değişime neden olacağını sadece tahmin edebildiğimiz ama o değişikliğin beklenmedik sonuçlarıyla “bu da mı olacaktı” diyerek sadece olumsuz olasılıklara gebe bıraktığımız; tasavvur etmesi zor, alışılması, sindirilmesi daha da zor bir gerçeklik yaşam.

Hangi türde ve nitelikte olursa olsun her yazıda bir giriş, gelişme ve sonuç bölümü var peki ya yazgı da, yaşam da? İnsanlık, dünyevi bilgeliğin ruhunu duymasını istediği şey için ürettiği öğretilerle doldururken; arzu ettiği mutlu yaşam için yaşamı mutlu kılan değerlere karşı zihni kör ve kapalıdır. Hiçbir doğal dürtünün; yaşam sürecimizde bizleri varmamız gereken idrak aşamasına taşımayacağı gibi yaşamın girişini, gelişmesini ve sonuçlarını belirleyecek söylem ve eylemleri yapmamızı da sağlayamaz.  Yaşam sadece siz bıraktığınızda biten bir yolculuktur. Varılacak yeri de, yolculuğun konforunu da siz belirlersiniz.

HKNPLT

Yorumlar