Daha
önceki “Kozmik Kültür Taşıyıcıları” ve “Hermes, Hermes Düzeni Ve Hermetik
Düşünce Üzerine” yazılarımda; kiminiz için ütopik, bazılarınız için bilgelik
kaynağı ve bir kısmınıza da spirtual varoluşun önemli ayrıcalıklarını
tanımlayacak olan bir takım bilgiler paylaşmıştım.
Biz
insanoğlu, günümüzde materyalist yaklaşımlar içerisinde olsak da çoğu zaman
tinsellik ve sipirtual benliğimizi aşan sanal gerçeklikler olarak
nitelendirebileceğimiz olgular kafamızı kurcalar, merak uyandırır.
Antik
çağların felsefi etkileşimlerinden tutun da, Platon ve Pisagorun deneysel
yaklaşımlarına kadar gerek bilim ve gerekse dini açıdan çok yol aldık ve tüm bu
varoluş sürecimiz içerisinde; öğrenme, tanıma, anlama, inanç, maneviyat,
hisler, düşünceler gibi kavramlar evreni, dünyayı, kendi benliğimizi
ve çevremizi doğru algılayabilmek adına maddesel ve madde ötesi
anlaşılabilir gerçekler arayışına sürükledi bizleri. İnsanoğlunun
sorgulayıcılığı, bilimi ve inanarak kabul etme gibi bilinç altı edimleriyse
materyalist olmayan yönelmeler olarak dini bir takım ritüelleri ortaya
çıkarmıştır. İnanışlarımızı sürekli semavi değerlerle bağdaştırmış yada
tanrılarımızı yükseklere yerleştirmiş olmakla birlikte bizlere öğretileriyle
yol gösteren, peygamberlerimiz, meleklerimiz, semavi, ruhani yada fiziki
canlılarımız olmuş. Batini, Kabbala, Vajrayana, Bahmenizm gibi ezoterik içsel
derinliklerimiz; Hermetik, Gnostik, Taotik ve Tasavvuf gibi mistik
tanrısal haz ilkesinin yaşamsal bir içgüdü olmasına neden olan yönelmelerimiz
ve evren/insan ilişkisini bağdaştırdığımız simya, astroloji, maji vb. gibi okultist
arayışlarımız olmuş. İşte tam bu noktada anlatmak istediğim, bu yaklaşım ve
arayışlardan biri olarak; günümüzde gerçekleşmek üzere olan bir olaydan
bahsetmek istiyorum.
Pleiades
(Yedi Kız Kardeş)
Platon’un
Atlantis anlatılarını Kritias ve Timaios diyaloglarından biliyoruz. Özellikle
Timaios diyalogunda Platon yaşadığı çağın ötesinde bir bilgelikle evrenin varoluş temasını tanrısal bir ilham ile işleyerek, dikkat çekici bir biçimde
“Evrenin Yaratıcısı” kavramını kullanmıştır. Platon’un bu eserinde
göze çarpan en önemli unsurlardan biri de Sokrates’in bu ezoterik
bilgelik karşısında dilinin tutulması ve söze fazla karışmamasıdır.
Kritias eserinde daha fazla ayrıntıyla yer veren Platon, bu anlatıların basit
bir kurgu olmadığını açıkça ortaya koyar. Bu iki eseri de daha sonraki
yazılarımda size aktarmaya çalışacağım.
Platon’un
“Devlet” isimli kitabında bir devlet düzenini anlatırken bilerek ve özellikle
farklı bir devlet kurgulamamış, özellikle Mısır’ın Atlantis etkisindeki
gelişiminden bahsetmiştir. Aslında Atlantis hakkında net bir yazılı kaynak
olmadığından etimolojik olarak Atlantis kelimesini incelediğimizde “Atlas”
sözcüğüne ulaşmaktayız.
Bilindiği
üzere Yunan Mitolojisinde Atlas; Titan Iapetos’un oğludur. Homeros ve Hesiodos
Atlas’ı farklı şekillerde anlatıyor olsa da, Zeus onun kaderine Dünyayı ve
Denizleri sırtında taşımayı yüklemiştir. Odysseia Efsanesinde ve Platon
anlatılarında gözden kaçmayan benzerlikler arasında Pleiades yani Yedi Kız
Kardeş anlatılır. Pleiades; Taurus(Boğa) takımyıldızında bulunan bir yıldız
kümesidir ve Hyades’e çok yakın, çıplak gözle görülebilen bu yıldızlar, bazı
dinlerde kutsal kabul edilmektedir. Pleiades; Boğanın omzundaki bir damga
şeklindedir.
Gelelim
efsanemize. Efsanevi Altın Çağ döneminde Dünyayı en güçlü tanrı ırkı olarak
adlandırılan Titanlar yönetmekteydi. Odysseia’da o dönemin bilinen ve yok olan
bir kara parçası anlatılır. Atlantis’i ve Mu Kıtasını göz önüne alırsak
efsanemizde anlatılan Titanlar, hiç şüphesiz Atlantis Kıtasında yaşayan ve
yöneten Nefillerden başkası değildir. Rheia ve Kronos adında iki Titanlı kardeş
evlenerek ölümsüzler arasında hakimiyeti ele geçirmek isterler. Ancak Kronos, Reheia’nın doğurduğu tüm çocukları kendisine rakip olmaları için yutar.Uranos
ve Gaia’nın yardımıyla Rheia Girit adasındaki Lyktos mağarasında saklanır ve
son hamileliğinden Zeus’u doğurur. Rheia büyük bir taşı beze sararak doğurduğu
çocukmuş gibi Kronos'a yutturur. Zeus babası Kronos’a beslediği bu kin ile büyür. Kronos
ve Rheia’nın evliliklerinin meyvası kısa bir süre sonra üçüncü nesil tanrı
kuşağını oluşturur. Zeus babasından intikam almak ister ve Titanlarla girdiği
savaştan galip çıkarak Olympos egemenliğini ilan eder. Bu savaşta Atlas
Titanların tarafını tutmuş ve Olympos’a saldırmıştır. Kaybedilen savaşın
sonrasında Atlas Zeus tarafından Dünyayı sırtında taşımakla
cezalandırılır.
Atlas’ın dillere destan Alcyone, Electra, Maia, Merope,
Taygeta, Sterope ve Celeano adlarında yedi güzel kızı vardır. Bu kızlardan
ikisi Alcyone ve Celeano Atlantis kralı Poseidon ile çiftleştiğinden kendileri,
çocukları ve kardeşleri Atlantis sakini olarak kabul edilir. Pleiades den gelen
yedi Androgyn tanrıyla olan yakınlıklarından ötürü de kutsanmış yedili olarak
bilinirler. Pleiades lilerin görevi insanları eğitmektir ve bu nedenle zaman zaman
dünyaya yolculuk yaparlar. Zaman içerisinde insanlarla çiftleşen
pleiadeslilerin de soyları Atlantis’te devam eder.
Bu
etkileşim izlerine hemen tüm dinlerde, Cherokee yerlilerinin kayıtlarında, Maya
ve Aztek yazıtlarında, hatta Fu Xi ve Nuwa Çin efsanelerinde rastlamak mümkün
ve de ilginçtir. Günümüzde bilinen en somut temas İsviçreli Billy Meier ile
yaşanmış ve Meier’in kanıt olarak sunduğu materyaller bilim adamları tarafından
da “Dünya Dışı” olarak kabul görmüştür.
Dünyada
yaşayan ve yaşamış pek çok toplumun mitolojisinde böylesi benzer izler
görülmesi sadece bir tesadüf mü? Aztek ve Yakın Doğu mitleri arasındaki,
Mezopotamya efsanesi ve Yunan Mitolojisindeki Prometheus efsanesi
arasındaki şaşırtıcı benzerlikler ve yine Maya efsanelerinde, Maya Kutsal
kitabında, Yucatec yazıtlarında, Dzyn Dörtlüklerindeki benzer söylenceler
insanlığın kafasında soru işaretleri uyandırmaya devam ediyor.
2012
yılı yeni bir dönemin başlangıcı mı? Mayalar 2012 yılını neden bir geçiş dönemi
olarak adlandırdı? Mayalar için kutsal bir nitelik taşıyan Venüs aynı zamanda
takvimleri için belirleyici bir faktördü. Mayaların takvimleri “uzun döngü”
yada “Venüsün Doğumu” M.Ö 11 Ağustos 3114’e tarihe denk düştüğü zaman başlamış
ve doğruluğu günümüz arkeologları ve bilim adamlarınca da kabul görmüştür.
Mayalar bu Uzun Döngü’nün 2012’deki Venüs geçişi sonrasında sona
ereceğini düşünmüşler. Yani Venüs geçişini, belirleyici bir işaret olarak
görüyorlardı. 21. yüzyılda ilk Venüs geçişi, 8 Haziran 2004’te yaşandı. O
tarihten bu yana, doğa olaylarında artışlar, politik ve ekonomik değişimler de
hızlanmış durumda. Bilgi akışı ve teknolojik gelişmeler de aynı şekilde. Bu iki
geçiş arasındaki dönemin, insanlığın yeni bir çağa hazırlandığı “geçiş” dönemi olduğu
söylenmekte. 2012 yılında yaşanacak olan Venüs geçişi, yeniçağa geçiş döneminin
bir anlamda öncü işareti olarak görülmekte. Venüs geçişi 5-6 Haziran 2012
tarihinde olacak.!
Öte
yandan 20 Mayıs 2012 de Pleiades ile birleşen bir güneş tutulması yaşanacak. Birçok
takvim sisteminde faydalanılan Pleiades’in konumları ilginçtir ki Moxico City
yakınlarındaki Teotihuacan piramiti ve tapınak ufuk çizgisi boyunca
Pleiades’i izleyecek. Eski Mısır ve Yunan Tapınaklarının girişlerinin bu yıldız
kümesine dönük olması, Büyük Giza Piramit’inin Pleiades ile aynı
hizada olması da ayrıca bir ilginçtir. Mayalar Sirius, Zenith, Tzolkin ve Haab
gibi yıldız gruplarının 52 yılda bir güney meridyenine denk geldiği zamanları
dikkatle izliyor, Pleiades döngüsünü tamamlayıp Zenith bölgesine geldiğinde
kutlamalar yapıyorlardı.
Mayalar;
Pleiades ve Venüs yakınlaşmalarının tarihlerini net olarak bilmekte ve bu
yakınlaşmaları takvimlerinde baz olarak kullanmaktaydılar. Maya Kenti
İzapa’daki yapılar bu gizemli buluşmaların dizilimini tarif eder şekilde inşa
edilmiş ve şaşırtıcı bir şekilde 25860 yılda bir, günümüzde ise 20 Mayıs 2012
de yaşanacak olan dizilim ile aynı noktalara konumlanmaları
hesaplanmıştır. Bu tarihte İzapa’nın bulunduğu paralelde Güneş ve Pleiades
buluşacak ancak daha dikkat çekici olan şey; bu buluşma Zenith ile
birleştiğinde bir de Güneş Tutulması yaşanacak. Yine bu yıl Aralık ayında
gerçekleşecek olan Galaktik Hizalanma ile Mayaların öngördüğü yeni bir çağ
başlangıcına girilmiş olacak.
Peki
Mayalar bu gözlemsel astronomi bilgisini ve referanslarını kimlerden ve nasıl
öğrendi? Yoksa birileri insanoğlunun zihnine kıvılcım aşılamak için gerçekten
görevlendirildi mi?
Devam
edecek…
Hakan
POLAT
Kaynak
:
Karl
Taube, Aztek veMaya Mitolojisi 1993
Lewis
Spence Atlantis Tarihi 1995
Platon,
Kritias
Platon,
Timaios
Murry
Hope, Efsane mi yoksa gerçek mi? Atlantis 1994
Geoffrey
Ashe, Atlantis Son Kıta 1992
Yorumlar
Yorum Gönder