Ver Elini.


Uzuvları kesilmiş ağaçların dibinden toplardım umutlarımı. Dün, o gün, bugün, demin . Desem ki; elleri, kolları taşların altında ezilenler, bir varmış bir yokmuş acı yüklü umutlarını kökleri saçak saçak olmuş bir ağacın dibinde toprağı eşeleyerek bulsalar ve sen de ve ben de bilmiyor olsak, tatmamış olsak, görmemiş olsak… Bırak be… Sen de, ben de, o da, kimse bilmesin. Ne umutlar, ne özlemler… sök at hepsini toprağından, dağıt gitsin kime ne. Kime ne benim, senin, onun umutlarından, özlemlerinden arda kalan solucanlı topraktan. Öpülesi, çorak yüzlerinde özlemleri, umutları küllenen çocuklardan kime ne. Gerçekler rüyalarına prangalar vurduysa, dokunduğun umutlar kar üstünde kalmışçasına soğuk yanığı izler bıraktıysa esmer yanaklarında ve düşbaz çocukluğun ölmek üzereyse kime ne… Bu mudur?

Ahhh… Gözleri semalara çakılı, tavansız kalmış sokakların üvey evladı, kimsesizliğini somurmuş düşler aleminde görme kendini, düşlerinle soğuk gerçeklerin arasında sıkışıp kalma, o düşler; gün olur Tanrı kesilir başına ve soğuk gerçeklerse sıkıştığın mezarlığın oluverir. Ölümü bekliyorsun biliyorum, gebermek umurunda değil ve bu senin suçun da değil. Kavuşamadığın özlemlerin, diz çöküp öpemediğin ellerin, açamadığın sayfaların, şiir okurcasına sevişemediğin bedenlerin var daha. Hadi ver elini, çık şu mezarlıktan…

Hakan POLAT 



Yorumlar