Hermes adı
karşımıza pek çok kez çıkar ama kim olduğunu irdelemeyiz. Felsefe, sanat, bilim, din gibi alanlarda
kaşımıza çıkan Hermes genel bir kanaat ile Greko-Latin bir çağrışım uyandırır
bizlerde ki öyledir de. Diyakronik ve senkronik tarihsel sahaları
incelediğimizde ise benzer müşterek motifler ile karşımıza çıkar. Örneğin;
İslam İdris olarak, İbrani dini Uhnuh, Zerdüşt Huşeng ile özdeşleştirmektedir.
Tarihsel metinlerde, dinsel öğretilerde ve anlatıla gelen rivayi bilgilerde farklılıklar olsa da Hermes adının
bütün kültürlerde ortak özellikler barındırdığını görürüz. Bütün kültür ve
dinlerde kendisiyle özdeşleşen isimler mutlaka bilge bir kişiliğe sahiptir,
yaşanan bir tufanın öncesi yada sonrasıyla anılır ve mutlak dinsel açıdan yüce
bir mertebeye ulaştığı varsayılır.
Bütün efsanevi
rivayetler, ruhani ve mesnevi dinler ve elbette mitoloji Hermes’i felsefi bir bilge
olarak nitelendirirken Plato ondan birkaç kez Theuth adıyla yazının,
matematiğin, cebir ve geometrinin yaratıcısı olarak bahseder ki eski mısırda
Thoth öğretmen anlamına gelmekte ve Mısır tanrılarından birini tasvir
etmektedir.
Hermetik
Düşünce ve Hermes düzenine ait en somut başlangıç tarihi M.Ö 2000 yıllarına
dayanmaktadır. Nil bölgesinde fonetik alfabeler ve hiyeroglif yazının ortaya
çıkmasıyla birlikte iktidar sahipleri daha fazla güçlenir ve yeni teknikler
geliştirir. Bilinen ilk Hermetikler olduğuna inanılan Djhowtey ve eşi Sesheti Hermetik sihrin ilk örneklerini
yaratırlar Sonraki yıllarda Djhowtey Thot olarak yani yazıların ve büyücülerin
öğretmeni kabul edilir. Eski Yunan alimleriyse onu kendi tanrıları olan Hermes
ile bir tutarlar. Böylece Thot Kültü adı verilen Hermes düzeni ortaya çıkar.
Zamanla tüm
Akdeniz ülkelerine yayılan bu düşünce ve sihir Pisagor, Sokrat, Plato ve
Süleyman gibi isimlerle daha da zenginleşir ki bilinen ilk Hermetik eser Kral
Süleymanın inşa ettirdiği tapınaktır. Büyük İskender’in fetihleriyle oldukça yayılan ve gelişen Hermetik düşünce Helenistik dönemle birlikte Hermes
ideolojisi olarak inanç, düşünce akımı ve gelenek halini alır. Her türlü
etkileşime ve gelişime açık olan kült Kabala ve Yahudi toplumlarından ve Roma
imparatorluğunun müdahalelerinden de etkilenir ve bu kez Merkür ismiyle
karşımıza çıkar.
Roma’nın
baskıcı ve yasakçı tavrıyla Hermetik düşünce gelişen Hıristiyanlığa ters
düştüğü gerekçesiyle yasaklasa da birçok Hermetik tarafından Kült
Hıristiyanlığı Hermetik Düşüncenin merkezine yerleştirir.
Bir
aydınlama dönemi olarak çok uzun bir tarih çizgisine yayılan Hermes Düzeni ve
Hermetik Düşünce M.S 415 yılında yaşanan trajik ölümlerle yada katliamlarla son
ışığını da İskenderiye’de söndürür. İskenderiye Kütüphanesi'nin bağnaz Hıristiyanlar
tarafından yakılması, güzelliğiyle olduğu kadar zarafetiyle de ünlü bir
Hermetik olan kütüphaneci, filozof ve matematikçi İskenderiyeli Theon’un
kızı, İsodoros’un öğrencisi Hypatia’nın çıkan yangında ölümü var olan çekişmeyi
savaşa dönüştürür. Hermetikler çökmekte olan
karanlık orta çağda dünyanın birçok köşesine gizlenip
gözlerden kaybolur. Sihir uygulamalarını devam ettirseler de, kültün geçmişi,
öğretileri ve eserleri geçen zaman içinde unutulmaya ve yok olmaya başlar.
Ana
hatlarıyla Eski Mısır, Yunan ve Helen inanışları, Yahudi gizemciliği,
gnostisizm ve Arap simyasıyla karışmış Felsefe, Astronomi, Astroloji, Tıp gibi
birçok bilmi içine alan bu zengin geleneğin, sihirle başladığı uzun yolculukta aslında
neyin peşinde olduğunu bir sonraki yazıma saklıyorum.
“İnsan nefsi bir evdir. Ona eğer tanrı yerleşmediyse şeytan
yerleşir.”
Hakan POLAT
Kaynaklar : İlker Bozdemir – Kayıp Dünya
Mahmud
Erol Kılıç - Hermesler Hermesi
Yorumlar
Yorum Gönder