Bakım Atölyesi ve Ruhun Tamiri








Oooo hay-i hak. Perde kurduk, ışık yaktık gösteririz gölge hayal gerçeğin aynasıdır bu sanılmaya martaval… Keşke bu kadar basit olsa yaşam; perde, ışık ve gölge üçgeninde dönercesine. Yaşam koşullarını şekillendiren bizler keşke biraz daha azaltabilsek bu yokuşlarla dolu yoğun tempolu koşuşturmayı. Peki neden, neden olamıyor, biz insanlarda bir arıza mı söz konusu.


Aklıma bazen bir tamir atölyesi açmak geliyor; İnsan Tamiri yapan bir atölye. Öyle yada böyle, bir şekilde çoğumuzda birtakım arızalar mevcut ki elbette pek çoğumuzun arızasını da gidermek pek mümkün görünmüyor. Bunun sebebi de arızalarımızı yada eksiklerimizi bireysel marifetlermiş gibi sanmamız olsa gerek diye düşünüyorum.


Peki bizler neden geleneksel arızalar çıkarıyoruz… ? Klasik, alışılagelmiş, babadan görme usuller gibi, misyoner pozisyonu kurcalamalarımız var. Gerçekten bir atölyeye ihtiyacı mı var toplumların? İnsan isterse kendi çarelerini aramaya başlarsa düzeltemeyeceği bir arıza kalır mı? Dertleri de, çareleri de yaratanlar bizleriz.


O halde neden bir dünya insan yani büyük bir kesim maddi, manevi, somatik, psikosomatik travmalara yenik düşüyor? Acaba kendimizi onarılabilir görsek hani bir otomobil, bir mobilya yada bir elektronik parça gibi ve buna inansak olmaz mı? Hiç hastalanmamak, arıza çıkarmamak için yol bulunduğunu ve bununda ruhumuz içerinde bir yerlere sıkışıp kalmış, kim bilir belki de hiç aramadığımız  “insan olma” erdemlerinde saklı olduğunu bilsek uyar mıyız acaba.

         Trajik / komik… Hiç sanmıyorum… Uymayız…


Bizler bir takım kuralları pazarlık unsuru olarak gördüğümüz sürece bu kuralları kalıba sokulmuş bir dayatma sandıkça bunları hayati değerler gibi görüp zevkle uymadıkça, uyamayız… Anlatmaya çalıştığım aslında arızalarımızın kader olmadığı ve kendimizi bireysel zorlamalarımızla arıza moduna almamız.  Evet insan tamir edilebilir bunu kendisi yapamıyorsa bile yapabilen birileri mutlak vardır. Ve dahası tüm arızalarımızın giderilebilirliğini bilmek bile başlı başına bir umut ve kadim bir güçtür.


Arızamızı giderecek birileri kimi zaman bir doktor, kimi zaman bir terapist ve kimi zamansa diğer yarımınızı tamamlayan bir dost, bir eş yada bir sevgili.


Çoğumuzda arıza var.


Değerlerimizi kaybettik; neye nasıl davranacağımızı bilmiyoruz.

Ölçülerimiz kaybettik; doğruyu ve yanlışı tespit zorluğumuz var.

Cesaretlerimizi kaybettik; çare bulmada çaresizliklerimiz var.

Cömertliğimizi kaybettik; ne için, nerede, nasıl fedakarlık yapılması gereğini bilemiyoruz.

Yönümüzü kaybettik; kimsenin kimseye sormak istemediği fakat cevaplarını da bilmek istediği bir dünya sorularımız var.


Tamiri mümkün arızalarımızın sorularını ve cevaplarını bulmak bizlerin elinde, bir yerlere sıkışıp kalmış değerleri yine yeniden canlandırmak, insan olmak, sevmeyi öğrenmek/öğretmek/bilmek ihtiyacından başka bir şey değil bu tamir atölyesinde yapılması gereken.


Kötü insan yoktur kötü olmaya yakın arızalarla donatılmış insan vardır.  İnsanı arızaya sokan nedenler vardır…




Hakan Polat


Yorumlar